Amerika Birleşik Devletleri'nin 2 Nisan 2025 tarihinde karşılıklı gümrük vergilerini duyurmasının ardından, dünya genelindeki finansal piyasalarda dalgalanmalar arttı ve küresel ekonomi üzerindeki etkilerine dair endişeler yükseldi. O tarihten bu yana ABD hükümeti tarafından uygulamaya konan toplam vergiler, ülkenin ağırlıklı ortalama gümrük vergisi oranını 2025 yılının başında yaklaşık yüzde 2 seviyesinden, 11 Nisan 2025 itibarıyla yüzde 20’nin üzerine taşıyarak son 100 yılın en yüksek seviyesine çıkardı. ABD yönetimine göre, diğer ülkelerin tepkileri farklılık gösterdi; örneğin Çin, ABD'den yapılan ithalata yüzde 125 oranında vergi uygularken, 75’ten fazla ülke müzakere teklifinde bulundu.
ABD hükümetinin çoğu ülkeye özel tarifelerde 90 günlük bir duraklama süresi uyguladığı dikkate alındığında önlemlerin nasıl şekilleneceği son derece belirsiz. Ancak bu vergilerin işletme maliyet yapıları, işletme ve tüketici talebi ile şirketlerin görece rekabet avantajları üzerindeki etkisi büyük olacak.
Görece Rekabet Avantajı
Gümrük vergilerinin etkisi, ülkelere ve sektörlere göre büyük ölçüde farklılık göstermekte. Her işletmenin farklı bir coğrafi konumu, ürün karması, operasyon yapısı ve tedarik zinciri var. Bu farklılık, her kuruluşun yeni vergilerin görece rekabet avantajı üzerindeki etkilerini kendi özelinde değerlendirmesini gerekli kılıyor. Çoğu iş lideri, hali hazırda bu vergilerin kendi operasyon maliyetleri üzerindeki etkisini hesaplarken, bir sonraki adım ise, vergilerin rakiplerin maliyet yapıları ve ikame ürünler üzerindeki etkilerini analiz etmektir. Bu analiz, bir işletmenin kâr marjlarını koruyup koruyamayacağını – hatta satışlarını artırıp artıramayacağını – ya da geri çekilmesi gerekip gerekmediğini belirleyecektir.
Bazı ülkelerin ABD’nin gümrük vergilerine yanıt olarak yeni ihracat kontrolleri ve diğer ticaret kısıtlamaları uygulamaya koyduğu göz önüne alındığında, karar vericiler aynı zamanda kendi kuruluşlarının pazarlara ve tedarik kaynaklarına erişimlerini sürdürme kabiliyetini, rakiplerle karşılaştırarak değerlendirmelidir. Ayrıca, mevcut pozisyonlarının üretimi genişletmeyi haklı kılıp kılmadığını da göz önünde bulundurmalıdır.
Talep
Gümrük vergilerindeki değişiklikler, iş dünyası, tüketici ve kamu harcamalarının yanı sıra ticaret akışlarını da anlamlı biçimde etkileyebilir. Bu nedenle şirketler, makroekonomik koşulların ürünlerine olan talebi nasıl etkileyebileceğini değerlendirmelidir. Ayrıca, gümrük vergilerinin zamanla fiyat artışlarını zorunlu kılması durumunda, bu talebin fiyat elastikiyetini de analiz etmelidirler. Son olarak, temel nihai müşteri pazarlarının büyüyen mi yoksa daralan mı ticaret koridorlarıyla örtüştüğünü göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu iki boyutun – her bir önemli ürün ve coğrafya kombinasyonu için – analiz edilmesi, iş liderlerinin işletmelerinin ekonomik yapısını koruyacak ve hatta büyümeyi hızlandırabilecek bir dizi eylemi tanımlamasına yardımcı olabilir.
Stratejik Duruşu ve Eylemleri Tanımlamak
Karar vericiler, yeni ticaret önlemlerinin olumsuz etkilerini azaltmanın ötesine geçmeli ve bu değişimlerin yaratabileceği fırsatları da değerlendirmelidir. Şirketlerin son gümrük vergisi değişikliklerine yanıt olarak benimseyebileceği eylem kombinasyonları, dört stratejik duruş altında gruplanabilir. Bu duruşlar, şirketin özel koşullarına bağlı olarak farklılık gösterecektir:
Bu gruptaki şirketler, rekabet avantajı sağlayan operasyonel yapılar ve tedarik zincirlerine sahiptir. Bu nedenle, fiyatlandırmayı optimize etme, satış ekibini veya kanal varlığını genişletme ve mevcut tesislerde üretimi artırma gibi ticari hamlelerini hızlandırmak için iyi bir konumdadırlar. Aynı zamanda uzun vadeli yatırımları da değerlendirmelidirler. Bunlara yeni ürün lansmanları, marka güçlendirme girişimleri, satın almalar ve yeni üretim tesislerinin geliştirilmesi gibi konular dahildir.
Bu gruptaki şirketler, rakiplerine göre daha iyi bir konumda olmalarına rağmen müşteri talebinde azalma yaşamaktadır. Bu şirketlerin, büyük sermaye yatırımlarından kaçınarak – en azından talep istikrar kazanana kadar – iç yeteneklerini kullanmaya odaklanmaları faydalı olacaktır. Uygulanabilecek önlemler arasında, belirli müşteri segmentleri için fiyatların ayarlanması, sadakat teşviklerinin uygulanması ve şirketin rakiplerine kıyasla konumunun güçlendiği kanal ve müşteri havuzlarına satışın genişletilmesi yer alır.
Bu stratejik duruş, rekabet gücü azalmış ama müşteri talebi istikrarlı şekilde artan şirketlere uygundur. Şirket liderlerinin, rekabet pozisyonlarının hâlâ sürdürülebilir olduğuna inanması durumunda, marjları iyileştirmek için maliyet azaltıcı önlemleri değerlendirmeleri gerekebilir. Kısa vadeli eylemler; maliyet yeniden yapılandırması, değer odaklı tasarım iyileştirmeleri, tedarikçi sözleşmelerinin yeniden müzakere edilmesi, hedefli tedarikçi yeniden yapılanmaları, fiyat ayarlamaları ve mümkünse ürün farklılaştırmasına yatırım yapılması gibi adımları içerebilir. Bazı durumlarda, zarar eden iş kollarından çıkmak ve operasyonel ya da ürün portföyünü sadeleştirmek de dikkate alınmalıdır. Orta vadede ise bu gruptaki şirketler, genel pazar konumlarını nasıl iyileştireceklerini belirlemelidir; örneğin tedarik zincirinde değişiklik yaparak, üretim ağını ve insan kaynağı yapısını yeniden hizalayarak.
Rasyonelleştirme ve Odaklanma
Bu gruptaki şirketler, ürünlerinin gümrük vergilerine yüksek oranda maruz kalması ve müşteri talebinin azalması nedeniyle en savunmasız durumdadır. Bu şirketlerin liderleri için stratejik öncelik, bu maruziyeti azaltmak olmalıdır. Bunun için maliyet kontrolünü hızlandırmak, maruz kalınan alanlardaki sermaye yatırımlarını ertelemek ve yeniden yapılandırma seçeneklerini araştırmak gereklidir. Bazı durumlarda, şirketin marj avantajı ve savunulabilir pazar pozisyonuna sahip olduğu pazarlara odaklanmak en pragmatik adım olabilir. Ürün-pazar portföyünü ve genel iş portföyünü optimize etmek de bu sürecin önemli bir parçasıdır.
Kararları Mevcut Belirsizlik Işığında Dayanıklılık Testine Tabi Tutmak
Şirketlerin benimsediği stratejik duruşlar sabit kararlar değildir. İş dünyası liderlerinin, bazıları farklı stratejik hamleler gerektirebilecek çok çeşitli olası senaryoları analiz etmeleri gerekir. En uygun yaklaşımı bulmak için liderlerin kendilerine şu soruları sormaları yararlı olacaktır:
Belirsizlik Sınırlandırılabilir mi?
Birçok şirket, bu belirsizlik ortamının kendisinin sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağını da merak ediyor. Gümrük tarifelerinin nasıl evrileceğine dair kesin tahminlerde bulunulamasa da ABD yönetiminin önceliklerini anlamak, hangi değişimlerin kalıcı olabileceği ve hangilerinin geçici kalacağı hakkında bazı ipuçları sağlayabilir:
Ulusal Güvenliği Güçlendirmek
Amerika Birleşik Devletleri, hassas ve çift kullanımlı teknolojileri korumak ve yerli savunma sanayisini yeniden inşa etmek için kritik gördüğü sektörlerde ticaret kısıtlamaları uyguluyor. Bu gerekçeyle çelik ve alüminyumda tarifeler ve ticaret kısıtlamaları devreye sokulmuş olup yarı iletkenlerde de benzer adımlar beklenmekte. Ayrıca otomotiv, temel ve işlenmiş metaller, bataryalar, biyoproduksiyon, makine aletleri, mikroelektronik, ilaç, gemi inşası, teknoloji ürünleri ve ulaşım ekipmanları gibi sektörler, doğrudan ulusal güvenlik için kritik olarak tanımlanmıştır.
ABD İmalatını Güçlendirmek
ABD yönetimi, şirketlerin üretim faaliyetlerini daha fazla ABD'ye taşımalarını teşvik etmenin, yakın dönemdeki gümrük vergilerinin arkasındaki temel motivasyon olduğunu belirtmiştir. Yönetim, her bir üretim işinin geri kazanılmasının, ilişkili diğer sektörlerde yedi ila on iki yeni iş yaratabileceğini ifade etmektedir. Bu da verimlilik artışı yoluyla Amerikan rekabetçiliğini ve Ar-Ge’ye yapılan yatırımlar sayesinde iç inovasyonu artıracaktır. Örneğin, otomotiv sektörü bu politikaların özel hedeflerinden biri olarak açıkça vurgulanmıştır.
Ticaret İlişkilerini Dengelemek
ABD yönetimi, ülkenin “diğer ülkeler tarafından uygulanan tarifelerdeki eşitsizlikler ve tarifeye tabi olmayan engeller” nedeniyle oluşan büyük ve kalıcı ticaret açıklarını azaltmak veya ortadan kaldırmak için gümrük vergilerini kullandığını açıklamıştır. Bu dengesizliği düzeltmek amacıyla, Başkan Trump örneğin Avrupa Birliği’nin ABD’den daha fazla enerji satın alması gerektiğini belirtmiştir. Ulusal güvenlik veya ABD imalatı kapsamına girmeyen tüm sektörlerin, muhtemelen ülkeye özel ticaret açıklarını azaltmaya yönelik müzakerelere konu olması beklenmektedir.