TR
Search
BİLGİ BANKASI

Rana Plaza Trajedisinin 10. Yılında Çıkarılan Dersler

Hazır giyim sektörü tarihindeki en kötü felaketlerden biri olan Dakka’daki Rana Plaza’nın
çökmesi ve 1134 kişinin hayatını kaybetmesinin 10. Yıldönümünde hazır giyim sektörü son
yirmi yıldaki satınalma pratiklerini yeniden gözden geçirme ve hazır giyim işçilerinin refahını
sağlayabilme adına önemli dersler çıkarmaya çalışıyor.

Aradan geçen zamanda kısa vadade fiziksel güvenliğe odaklanılırken, felaketin ardından
aylar geçmesiyle beraber iki önemli organ hayata geçirildi: Bangladeş Fabrika ve Bina Güvenliği
Anlaşması ile Bangladeş Çalışan Güvenliği Anlaşması. Bu iki yapı binlerce fabrikada yangın,
elektrik ve bina güvenliği sorunlarını değerlendirerek önemli bir iş çıkarırken, bugün ise bu
çalışmaları RMG Sürdürülebilirlik Konseyi (RSC) ile Can ve Bina Güvenliği Girişimi (LABS) sürdürüyor.

Zaman geçtikçe bu çalışmalarda odak genel işçi refahının arttırılmasına evrilirken, Rana Plaza yangını
öncesinde de sektör sosyal uyumluluğa daha fazla önem veren ve işverenlerin işçilere nasıl davrandığını
değerlendirmek için kullanılan çeşitli denetim araçları kullanıyordu.

Bu trajedi takip eden yıllarda iki önemli düşünce değişikliğine yol açtı. Bunlardan ilki
endüstrinin denetim kurumuna daha derin bir bakış atmasını sağlamaktı.

Denetim uygulamasına yönelik çok fazla eleştiri yapıldı ve yapılmaya devam da ediyor.
Trajediyi takip eden yıllarda sosyal denetim alanında neyin ‘iyi’ olduğunun anlaşılması için bir
eğitim dönemi işlevi gördü. Kısa, basit kontrol listesi odaklı olarak alıcıların personeli tarafından
gerçekleştirilen denetimler ile titiz, derinlemesine yönetim tabanlı denetimler arasında
derinlik ve güvenilirlik açısından fark var.

Belirli bir standarda uymayı zorunlu kılmayan ve yalnızca denetim odaklı programlar tesisin nerede
durduğuna ilişkin bilgi verip standarda uyum yükümlülüğü sağlamazken, belirli bir standarda
yönelik sertifikasyonu da içeren diğerleri ise sürecin bir parçası olarak düzeltici eylem de önerir.

Rana Plaza faciası o dönem filizlenmekte olan çabalara ivme kazandırdı ve birkaç yıl içerisinde
Profesyonel Sosyal Uygunluk Denetçileri Birliği – APSCA’nın kurulmasına vesile oldu.

Uzun dönemli değişikliklerin ilki buydu ve dünya artık sosyal denetimlerin kritik önemi ve sınırlamaları
ile akredite sosyal denetçiler yetiştiren bağımsız sertifikasyon programlarının önemini daha iyi anlıyor.

İkinci önemli düşünce değişikliği tedarik zincirinin bir bütün olarak algılanması ve kurgulanmasına
yönelik oldu fakat bunun oluşmasına vesile olan esasen Covid-19 pandemisiydi.

Önceki yaklaşım taraflardan birinin bütüncül yaklaşmasının yeterli olacağına ilişkindi
fakat eski bir atasözünde belirtildiği gibi bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür.

Bu yeni kavrayış alıcıların kendi kaynak bulma karar verme süreçlerinin ve bunların üretim ortakları
üzerindeki etkilerinin farkında olmaları gerektiğini ve tedarik ettiği ürünleri üreten
fabrikalardaki çalışma koşullarının uygunluğunun sağlanması konusunda sorumlu olduklarını gösterdi.

Etik kaynak bulma konusunda, alıcı-üretici ilişkisinin her iki tarafında da hesap verebilirlik gerektirdiğinin
kabul edilmesinin ötesinde, bu ilişkinin kendisinin bir boşlukta oluşmadığına dair artan bir farkındalık söz konusu.

Ayrıca tedarik zincirinin faaliyet gösterdiği ekosistemin yaratılmasında kanun düzenleyicilerden sivil topluma,
yatırımcılardan tüketicilere kadar bir dizi başka aktör de bulunmakta.

Bu aktörlerin eylemleri Rana Plaza sonrası alınan derslerin uygulamasını da teşvik edecek veya engelleyecektir.

Bununla birlikte sosyal sorumluluk bir varış noktasından ziyade bir yolculuk.
Son 10 yıllık süreçte önemli kazanımlar elde edildi ncak halen yapılması gereken çok iş var.
Rana Plaza trajedisinin bıraktığı miras budur: giysiyi ilk üreten işçiden nihai tüketiciye kadar herkes bu işte ortaktır.
Bu nedenle tedarik zincirinde emek harcayan herkes için güvenli ve sosyal açıdan
sorumlu iş yeri koşulları sağlamak konusunda herkes yükümlüdür.