TR
Search
BİLGİ BANKASI

Modada Çevre Yönetimi Nearshoring ve Onshoring ile başlıyor

ABD Ulusal Tekstil Organizasyonları Konseyi’nden Kimberly Glas’a göre ABD moda sektörünün
nearshoring ve onshoring yaklaşımına geçmesi hem işletmeler hem de çevre açısından oldukça faydalı.

Onlarca yıl önce moda sektöründe alınan bazı kararların, çevre yönetimi açısından geriye dönmesi söz konusu.
Yaklaşık 30 yıl önce ‘serbest ticaret’ dogması hem moda sektöründe hem de hükümet kanadında bolca dile getiriliyordu.
Yeni ticaret anlaşmaları imzalandı. Dünya Ticaret Örgütü kuruldu, Çin, ABD ile normal ve kalıcı ticari ilişkilerle ödüllendirildi.
Sonuç olarak ekonomiler giderek iç içe geçti ve işletmeler küreselleşti.

Tekstil ve hazır giyim konusunda ise offshoring yani üretimi ülke dışına taşımak oldukça modaydı.
Çok sayıda satınalma yöneticisi, kendi ürünlerini düşük maliyetle yapacak, hızlı ve tek kullanımlık modaya uygun
üreticiler aramak üzere şiddetli bir rekabetle gelişmekte olan ülkeleri taradı. Tüm bunların sonucunda yerel üreticiler yok oldu,
sürdürülebilir bir tedarik zinciri için yeni çalışma ve çevre standartları belirlendi.

Bununla birlikte küreselleşme, çevresel zararın daha iyi belgelenmesi, denizaşırı ülkelerde çalışma standartlarındaki
düşük seviye ve gerek ABD’de gerekse de gelişmiş diğer ülkelerdeki orta sınıfın içinin boşalması gibi öngörülemeyen
sonuçlara neden olurken insanlar için güncel sorunlar yarattı. 

Birleşmiş Milletler raporlarına göre malzeme tedariğinden tedarik zincirindeki yıkama ve atık aşamasına kadar moda sektörü,
küresel karbon emisyonlarından %8 ile %10 arasında sorumlu tutuluyor.

Fakat sektör ne yapabilir? Tüm tedarik sisteminin elden geçirilmesi gerekiyor ve içinde bulunduğumuz
zamanlarda daha azı yeterli olmayacak.

Çevresel Perspektif Açısından Hazır Giyimde Nearshoring

Neyse ki Tedarik camiasında sektörün çevre ve işgücü zorluklarına işaret edecek şekilde iş yapmayı sağlayacak çeşitli çözümler
söz konusu. Örneğin, bir işletme stratejisi olarak Nearshoring konusunda çok sayıda çalışma söz konusu.

Yine de çevre perspektifinden nearshoring’in faydaları hususunda daha çok çalışmaya ihtiyaç var.
Tedarik zincirleri kısaltıldığında kazanan gezegenimiz olacak. 
Nearshoring, tüketici pazarlara coğrafi yakınlığı en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor. Kısalan tedarik zincirleri pazara
ulaşma hızını arttırırken, bu yeni tedarik zincirleri geleneksel Trans-Pasifik tedariğine kıyasla çok daha az karbon salınımı
yaratıyor. Malzeme ve içerikleri birleştirmeden, bitmiş ürüne kadar dört veya daha fazla ülkeye göndermek yerine Nearshoring
sadece bir ya da iki ülkede üretim ve sevkiyat işlemlerinden oluşuyor. Dahası, Nearshoring kapsamındaki tedarik zinciri birkaç
haftayla ölçülebilirken, Asya’dan tedarik aylar sürebiliyor. Hazır giyim üretiminin yeniden ABD’ye dönmesi ve Batı yarım küredek
i ticari partnerlerle Nearshoring uygulanması, yüksek seviyedeki sera gazı emisyonlarına ve küresel tedarik zincirlerindeki
çevresel kirlenmeye yönelik olarak en iyi çözüm gibi sunuluyor.

Ayrıca ABD’li tekstil ve hazır giyim üreticileri, plastik şişelerin elyaf ve ipliğe dönüştürülmesi, bio-çözünürlüğe ilişkin yenilikler,
fabrika operasyonlarında verimli ve sürdürülebilir uygulamalar yapılması gibi yenilikçi ve sürdürülebilir gelişmeler
konularında zaten ön planda yer alıyorlar.

Nearshoring’in Çevresel Faydalarına Yardımcı Olacak Ticaret Anlaşmaları ve Tarife İndirimleri

Özellikle ABD-Meksika-Kanada arasındaki USMCA anlaşması ve Dominik Cumhuriyeti-Merkez Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
(CAFTA-DR) gibi, Nearshoring’i kolaylaştıran, istihdamı arttıran, yatırımı teşvik eden ve destekleyen, çevreye fayda sağlayan ve ABD
pazarına gümrük vergisiz erişim sağlayan ticaret anlaşmaları var. Her iki anlaşma da ABD’ye gelen hazır giyim ürünlerinde
ABD yapımı iplik ve kumaş olmasını ve genel olarak bölgede üretilen ürünlere yönelik tarife kolaylıkları sağlayarak nearshore
hızını maksimize ediyor. Bu hem çevre için hem de ABD’li çalışanlar için bir kazanç iken aynı zamanda bir milyonun üzerinde
istihdamı ve büyük çapta yatırımı teşvik etmekte. Ayrıca kısalan tedarik zincirleri diğer küresel alternatiflerine kıyasla çok
daha az karbon salınımına neden oluyor. CAFTA-DR gibi anlaşmalar, ticari ve çevresel yönetimin kesiştiği bir mekanizma sunuyor.

Yarn-forward (ikili dönüşüm) menşe kuralları bölgesel tedarik zincirlerini teşvik ediyor. Sadece lokal ekonomik gelişmeyi
değil aynı zamanda daha fazla istihdam yaratılmasını ve sektörün karbon ayak izinin düşürülmesini sağlıyor.

Werner International’ın 2022’de yayımlanan bir analizi; Çin’den gelen hazır giyim ürünlerinin karbon emisyonları ile CAFTA-DR
bölgesinden gelen hazır giyim ürünlerinin karbon emisyonları arasında ciddi bir fark olduğunu gösteriyor: Çin’den gelen
ürünlerde ton başına 51,8kg karbon salınımı söz konusuyken, CAFTA-DR’den gelen ürünlerde bu rakam 18,1kg’ya kadar düşüyor.

İlaveten yarn-forward kuralının yumuşatılması da karbon kullanımını önemli ölçüde arttırıyor zira Çin’den CAFTA-DR bölgesine
gelen girdilere kıyasla doğrudan CAFTA-DR bölgesinde üretilerek ABD’ye gelen girdiler çok daha az karbon ayakizi anlamına geliyor.

Honduras’tan gelen gönderideki karbon hassasiyeti, Asya’dan gelenlerin yaklaşık beşte birine tekabül ediyor. Bu haliyle CAFTA-DR
anlaşması ticaret politikası ile çevreciliğin bir kesişimi anlamına geliyor ve gelecekte yapılacak ticaret anlaşmalarına bir taslak oluşturuyor.

Yerel, Bölgesel Üreticiler Pandemi Sürecinde Güçlendi

Küresel tedarik zincirleri pandemi sürecinde çöktüğünde neyse ki yerel ve bölgesel üreticiler
güçlenerek boşluğu doldurdular. Sonuçta Trans-Pasifik Tedarik Zincirleri yeniden açıldı ve limanlar yurtdışında tecrit
altında tutulan malların hacmiyle dolup taştı. Yaklaşık bir yıl önce Long Beach limanında yığılan tüm o konteyner gemilerinin
ne kadar kirliliğe neden olduğunu düşünmekte yarar var. Ayrıca mutlaka bunun daha iyi bir yolu olmalı ve de var:

Yerel ekonomileri ve çalışanları desteklemek ve çevreye yardımcı olmak için Nearshoring ile gezegen size teşekkür edecek.