TR
Search
BİLGİ BANKASI

Denetimler Gerçekte Kime Hizmet Ediyor?

Firma denetimleri (audits) genellikle daha uyumlu bir moda sektörüne ulaşmanın bir parçası olarak görülse de
her bir markanın tedarikçisini her seferinde başa döndüren kendine has bir denetim seti var.

Neden markalarıntalep ettiği şeffaflık seviyelerinde bu kadar farklılıklar var?
Denetimler gerçekte kime hizmet ediyor? Kim tüm bu süreci yönetecek zamana ve paraya sahip?

Kingpings Newyork’ta “Denetim ve Sertifikasyon Kültürünün Ötesi” başlıklı panelde gündeme gelen
denetim ve sertifikasyonlar konusunda tüketicilerin kötü çalışma koşullarına odaklanması bu konuyu
acil hale getirirken, sektörde standartlar ve zorunlulukların eksikliği, mükemmeliyete ulaşmayı güçleştiriyor.

Panelde konuşan HAP International Due-Dilligence platformu CEO’su Andre Raghu “Bir kitap yazsaydım
adını Sertifikasyonlar Miti: Paramparça Hayaller koyardım” derken, denetimlerin gerçekte kime hizmet
ettiği ve amacının ne olduğunun asla şeffaf olmadığını belirtti. Raghu sertifikasyon sektörünün devamlı
pilot bir uygulama içerisindeymiş gibi gözüktüğünü ve çalışanları mı yoksa markayı mı koruduğu konusunda
sorulacak sorulara cevap alınamadığını söylerken, bu programların neyi amaçladığının öğrenilemediği bir ortamda
markaların nasıl hayatta kalacağının belirsiz olduğunu ve burada anahtarın fazlalığı ortadan kaldıracak
sürecin nihai sonucuna odaklanmak olduğunu kaydetti.  

Cornell Üniversitesi ILR Küresel Çalışma Enstitüsü Yöneticisi Jason Judd ise denetim sisteminin gerçek bir sistem olmadığını,
bir programlar karmaşası olduğunu, diğer bir problemin ise hesap verebilirliği olmayan çok fazla sayıda insanı işaret etmesi
olduğunu ve her oyuncunun bir sonrakine suçu attığı bir suçluluk çemberi yaratıldığını söyledi. Tesco’ya açılan davaya
işaret eden Judd, Mae Sot-Tayland gibi mevzuatın oldukça gevşek olduğu yerlerden alım yapan tedarik ve satınalma
yöneticilerinin, bu yerlerde gerçekte ne olduğunu bilmek zorunda olduğunu, ‘bilmiyorduk’ demenin ya da 600 dolar
ödenen denetim firmasını suçlamanın ciddiyetten uzak olduğunu kaydetti.

Crescent Bahuman Strateji, Sürdürülebilirlik ve İnovasyondan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zazi Saleemi ise patronları
tarafından gözlenen ve denetmenlerin duymak istediklerini söylemeleri için yönlendirilen çalışanların olduğu bir yerde
denetim sonucunun ne kadar doğru olduğunun tartışmalı olduğunu, çok az sayıda işletmenin buna sıfır tolerans
gösterdiğini kaydederken Tesco davasına kanun dışı koşullarda planlanan bir denetim öncesi yapılan hazırlıkta
bir çalışanın kazara makineye kolunu kaptırmasının neden olduğunu hatırlattı.

Andre Raghu, en önemli tedarikçi sorunlarından birinin tedarikçinin bir markanın kılı kırk yaran talepleri ekseninde büyük
bir denetim geçirdikten sonra, bu kez başka bir markanın kendine has kriterleriyle uğraşmak durumunda olduğunu söylerken;
çok fazla öğe barındıran kontrol listeleri olduğunu, örneğin bir markanın tedarikçiye kapıların içeriye açılmasının zorunlu
olduğunu söylerken, bir başka marka gelip kapıların dışarı açılmasının zorunlu olduğunu söyleyebildiğini ifade etti.

Ayda 1, yılda 12 milyon civarında denim üreten Crescnt Bahuman’dan Saleemi sistemden duyduğu hoşnutsuzluğu dile
getirerek, kendi mesaisinin %21’ini denetimlere ayırmak zorunda olduğunu ve yılda 22-26 arası ayrı denetime harcanan
paranın 100 bin doları bulduğunu, bunun da toplamda 4-5 markadan kaynaklandığını vurguladı.

Denetim sürecindeki fazlalıkları düzene koyma ve azaltma konusunda, şirketlerin bilgi paylaşabilecekleri ittifaklar kurma
çabasında olduğunu söyleyen Judd ise, bazı marka ve perakendecilerin dostane bir rekabet içerisinde çalışacaklarını ve aynı
tedarikçiden alınan denetim raporlarını birbirleriyle paylaşacakları ya da bildikleri bir perakendeci tarafında yakın zamanda
denetime giren tedarikçileri pas geçebileceklerini söyledi. Judd, SLCP’nin denetimleri konsolide etme ve fazlalıkları elemine
etme açısından sektöre önerilebileceğini ve bu programın amacının, şeffaflığı arttıran ve denetim yorgunluğunu ortadan kaldıran
yüksek kalitede, doğrulanmış ve kıyaslanabilir datanın paylaşımıyla denetim yorgunluğunu ortadan kaldırmak ve böylece
kaynakları serbest ve yeniden kullanılabilir hale getirmek olduğunu belirtti.